22 Ocak 2012 Pazar

GELDİLER.. GÖRDÜLER.. İNANAMADILAR!

Kumasi’de yağmur yağdı.
Çok yağdı.
“Eskisi gibi” İlk geldiğimiz zamanlardaki, kovayla gökyüzünden su boşaltıyorlar gibi. Gece boyu.
Elektrik gitti, geldi gitti, tekrar geldi, tekrar gitti. Bu sefer tüm elektronik aletlerin şarjını bitirecek kadar uzun süre gelmedi.
Sabah uyandık ki, hava temiz, aylardır ilk defa. Havada toz yok, kum yok, kırmızı toprak yok. Hatta azıcık serin bile. Sabahın 6’sında adamı çimdikleyerek uyandıran sert bir Harmadan günü başlıyor. Kahvaltımı bahçeye taşıyarak, başlayan temiz günü kutluyorum, internetten ayrı kaldığım koca bir günün ardından yaşadığım “çekilme sendromu” sonlandı, bilgisayarımı açıp yazmaya başlayabilirim :)



-          Kızlar... Açıkçası burada yaşadıklarınızı görünce, sizi buradan geri çekip, projeye dördüncü ayda son vermeyi düşündüm… Ama bir taraftan da bağ kurduğunuz insanlar var, daha onlar için yapacaklarınız var… Dayandığınız ve hala bu kadar pozitif olabildiğiniz için sizi kutluyorum…

-          DAHA NE YAPMAMI İSTİYOR..! ONA SAYGI DUYDUĞUMU VE BU İŞİN YÜRÜMESİNİ HER ŞEYDEN ÇOK İSTEDİĞİMİ ANLATMANIN BİR YOLU OLMALI!! BEN BURAYA İŞLERİ BOZMAYA DEĞİL YARDIM ETMEYE GELDİM, ÇILDIRACAĞIM!! (gözyaşları)

-          Kendine dönmeyi bırak artık! Sen yanlış bir şey yapmadın.. İnsanların konfor alanını bozmanın onları sinirlendireceğini bilmiyor muyduk sanki? Tabii ki bizi sevmeyecek, tabii ki bizden kurtulmak isteyecekti… Bir şekilde o kadar iyi niyetliydik ki; dönen yolsuzluğun içinde kendisinin olabileceğini göremedik… Amerikan sivil toplum örgütü için çalışırken ve Amerikan parasını yönetiyorken, “Gana’da işler böyle yürür, herkes biraz yolsuzluk yapar, bu normaldir, geldiğin yerin kurallarına uyacaksın” diyemez kimse…

-          Dün akşam yine uyuyamazken düşündüm de… Bizim şirket bu VITAL projesine başvurmak için en az 3 senedir üstün performans sergiliyor olmak şartını koşuyor. Şirketin ödüllendirdiği performans ise, birkaç adım sonrasını düşünmek, sorgulamak, uzun vadeli çözümler üretmek, status quo’ya karşı çıkabilecek cesarete sahip olmak… Kendi ülkelerimizde bu özelliklerimiz için her sene primle ödüllendirilirken, buraya geldiğimiz günden beri aynı özelliklerimiz yüzünden neredeyse düşman ilan edildik… Diğer VITAL çalışanlarının başına ne geliyor çok merak ediyorum.. Ortak platformlarda sözü geçen parlak pembe senaryoların hepsi gerçek olabilir mi?...


Bu hafta Zoe ve Thomas geldi ziyaretimize. Zoe, VITAL projesinin operasyon müdürlerinden. Tüm proje, gönüllü seçimi ve operasyonundan sorumlu 2 kişiden biri. Bu aralar, bizim şirketin gönüllü gönderdiği tüm ülkeleri ziyaret edip, gönüllülerin projelerini yerinde izliyor. Birlikte gezdiği Thomas ise, bizim şirketin global projelerini görüntüleyen bir fotomuhabir. Dünya’nın her yerine birkaç kere gitmiş şimdiye kadar, bu ziyaretlerde Zoe'ye eşlik etmesinin amacı gönüllülerle yapılacak röportajları ve gönüllüleri “çalışırken” çekmek. Çalacakları son kapı olan Gana’ya geldiklerinde kendilerini bekleyen krizin farkında değillerdi :)))

Bizimle toplam 2 gün geçirdiler; ilk gün Steffi ile, ikinci gün benimle. Zoe, bu ziyaret kapsamında, MDC Kuzey ve Orta Afrika Koordinatörü olan Afua ile de tanışmak istediği için ilk günün sabahına kendisiyle bir toplantı ayarladık. Malum Afua ile geçmişim karanlık (!) olduğu için ben katılmadım, olanları akşam dinledim.
Akşamüzeri eve geldiğimde, ağlamaktan balon olmuş gözleriyle Steffi karşıladı beni. Meğer Afua bunları karşıladığı andan itibaren vermiş veriştirmiş. Konu yine klasik benden açılmış; işte Esra’nın söylediği yalanlar yüzünden ortaya çıkan yanlış anlaşılmalar burada herkesi çok üzmüş (Esra’ya konfirme edilen projenin hiç var olmadığının ve geldiği ilk 2 ay boyunca yokmuş gibi davranılmış olmasının tabii ki gündemde yeri yok) tam işler yoluna girmiş derken, diğer arkadaşlarımızın (bu Steffi oluyor) çiğ ve çocuksu bir tavırla bilmediği işlere burnunu sokup, kendini bir şey zannederek olaylara müdahale etmeye kalkması yüzünden bakanlıkla yıllardır kurulmuş tüm politik ilişki bitirme noktasına gelmiş.
Benim heyecanlı arkadaşım Steffi de önce “Esra’nın söylediği her şeyin e-mail kanıtı var sen neden bahsediyorsun? diye ayağa kalkmış, sonra olayın kendisine döndüğünü anlayınca neden bahsettiğini anlamak için sorular sormaya başlamış derken olay çığrından çıkmış.. Gözyaşı, çığlık kıyamet terk etmişler kadının odasını.
Olay temelde şu ki; Steffi'nin burada birlikte çalıştığı Gana’lı bir arkadaş var Kobby. Temelde MDC'nin "Gelişim Okulları" projesi için çalışıyor ama politik sebeplerle eğitim bakanlığı kadrosunda bulundurulup, öğretmen maaşı kazanıyor. Bunun yanında MDC kendisine aylık ek bir prim veriyor. Yalnız, bankalar arası transfer Amerika’dan buraya çok masraflı olduğundan, MCI parayı Afua'ya 3 aylık miktarlar halinde gönderiyor ve Kobby'e ödemesini bekliyor. 2 ay kadar önce Amerika’daki proje koordinatörümüz Emily, bu parayı takip etmesini istedi Steffi'den. Bir aylık sabır ve çaba gerektiren sürecin ardından para, eğitim bakanlığında çalışan muhasebecinin kişisel hesabından çıktı. Afua da bu an itibaren çıldırdı; Zoe'nin yorumuna göre, hepimizden kurtulmaya, Kobby'i de işten atmaya çalışıyor. Açıktan yaptığı taktirde MDC'deki işini kaybetme tehlikesi bulunduğu için de, bizi işin detaylarından uzak tutmaya çalışıyor. Çünkü temelde üstünde durduğu argüman, “tabii ki gönüllü “stajerlerin (bizi hala öğrenci zannediyor, küçümsemenin bir yolu sanırım”) çok da önemli bir iş yapmadığı, bunu herkesin yapabileceği…
Özellikle Steffi aylardır burada bir sistem kurmak için kendini parçaladığı için çok üzülüyor tabii. Artık olay, “bana neler dedi”yi geçti… Stresin seviyesi dayanılmaz bir hal aldığı için ilk aylarda sevimli görünen, delik deşik yollar, insanın burnunu kanatan kuru hava, havadaki kum, yüzyıllık – yürüdükçe parçalarını yolda bırakan taksiler; hepsi batmaya başladı. Haliyle Afua'nın iki sözü onu saatlerce ağlatabiliyor…  İlk 2 ay başıma gelenlerin ardından ben de aynı durumdaydım ama şimdi Amerika’daki koordinatöre bağlı ve Steffi'ye göre daha özgür çalışabildiğim için kendimi şanslı sayıyorum.
***
Zoe ve Thomas, Kumasi’deki ikinci günlerinde benimle birliktelerdi. Çok güzel bir gündü, okullardan birinde, birlikte oluşturduğumuz “uluslar arası öğrenci kulübü” için toplantı yapacağım kızlarla buluştuk. Zehir gibi akıllı ve başarılı öğrencilerimle çok verimli geçirdiğimiz 2 saatin ardından, Thomas'ın çekim yapacağı röportaj için yerimizi aldık…
***
“Burada geçirdiğin dönemde hangi özellikleri kazandın?”
“Şirketine götürmek üzere ne dersler çıkarttın?”
“Gönüllü olmayı düşünen şirket çalışanlarına bir mesajın var mı?”

Cevap vermesi öyle zor ki… Soruların cevaplarını ben de bilmiyorum ki… Çevremde fikir, tecrübe, sıkıntı, neşe, merhamet, mutluluk, istek, çaba, hayal kırıklığı dolu bir bulut var. İçinden ders çıkacak kadar süzülmedi daha. Çok dolu, çok karışık, yoğun.. Seçemiyorum. Röportaj sorularını bildiğim halde hazırlanamadım bile…
Thomas bir şekilde VITAL röportajları içindeki en iyilerden birisini yaptığımızı söylüyor… Çok mutlu oldu, hiç kesip parçalamadan tamamını kullanacakmış. Bilmiyorum neyi beğendi o kadar ama yüzümde gördüğü duygudan etkilendiğini söylüyor. Bilemiyorum.. İş ortaya çıkınca göreceğiz…
***
Akşam olduğunda eve gelip Steffi'yi alıp yemeğe gitmeyi planlamıştık. Trafiğe kaldığımız için eve ulaşmamız 1,5 saat aldı. Yoldayken elektrikler kesildi. Zifiri karanlık yolda gelirken telefon hatları da tamamen gidince Sue ve Tom’a süprizli bir Kumasi gecesi yaşatacağımızın ilk sinyalini aldık! :)
Eve geldiğimizde güvenlik ortalıkta yoktu (nöbet değiştirme saatine denk gelmişiz, giden gitmiş, gelmesi gereken geç kalmış; anahtarları güvenlikte tuttuğumuz için onlar olmadan eve giremiyoruz) Evde olmasını beklediğimiz Steffi'nin evde olup olmadığını anlayamıyoruz, kapılar kilitli ve elektrikler yok, evde ışık yanmıyor. Dedim ki kesin bir şey oldu, bizle evde buluşacaktı. Aklıma gelen yüz tane felaket senaryosu ve evin çevresinde adını bağırarak geçen 15 dakikanın ardından arkadaşımın evde olmadığına kanaat getirdik, Zoe ve Thomas'ın oteline doğru tekrar yola çıktık.
Neden sonra Steffi benim cep telefonuma ulaşmanın bir yolunu buldu; meğer bugün Afua'yla yapması gereken bir toplantı daha vardı, o da berbat geçmiş, sinirlenmiş sinirlenmiş evde duramamış; bir restorana gidip oturmuş, bizi orada beklemeye karar vermiş, telefon hatları kesilince de bize ulaşamamış; yanına gittik. Tabii trafik öyle kötüydü ki gidişimiz de 1 saat aldı. Velhasıl çok şükür yemeğe oturduğumuzda saat –burada gece yarısı- 20.30 olmuştu… Güzel bir yemek… ve bir ziyaretçimizi daha yolcu ettik.
Bir sonraki misafirimiz MDC Amerika’nın direktörü ve onun asistanı. Bakalım.. yeni krizler bizi bekler.

Sevgiler,
Esra