28 Kasım 2011 Pazartesi

O SAÇLAR VAR YA...



O saçlar var ya.. Aslında gerçek değil…

***
Efendim, Gana’ya geleceğim anlaşıldı; alışverişler yapıldı, ağızdaki bütün dişlere dolgu yapıldı, aşılar olundu, blog hazırlandı, ilaçlar alındı, bilgisayar formatlandı, gidildi Londra’dan sıtma ilacı getirildi, tüm resmi evraklar ve pasaport yenilendi, vize alındı, ev toplandı-depoya verildi, bavullar toplandı veeeeeeee sıra saçlara geldi!

Gelmeden önce aylarca saç modeli baktım. Rastalı saçın vahâsına geliyordum şaka mı.. Ördürsem mi, rasta mı yaptırsam.. 
***
Buraya geldiğim ilk günlerde KMA’da (Belediye Binası) sıkça zaman geçiriyordum hatırlarsınız. Oradaki kadınların saçlarına dikkat ederken ederken kendime harika bir model buldum. Örgü değil de burgu gibi yapılmıştı. Kızcağızı yolundan çevirip sordum, nasıl yapılıyor, benim saçım çok düz ya şimdi, seninki gibi yapılır mı? (Kadınlık her yerde kadınlık; saç baş tırnak devreye girince, ne ırk farkı kalıyor, ne yabancılık, ne farklılık…) Anlatmaya başladı;
“Niye yapılmasın ki, bu saçlar gerçek değil, hazır örülmüşünü getirip kafana takacaklar:)))) Hiç de bir şey olmaz, kritik olan, nerede yaptıracağını bilmen. Yeterince tecrübeli birisi değilse saçını kırabilir, örgü hevesin bittiğinde saçını kısa kestirmen gerekir. İster misin sana bir yer önereyim?”
Evet. O örgü örgü uzun zenci saçları var ya, gerçek değilmiş. Aslına bakarsanız sevindim, aaaaa dedim tamam, saçlarımı uzun rasta yaptırıyorum, bir de pembe bant takıyorum; üniversite yıllarım boyunca saçlarıma kıyıp da ulaşamadığım o hippi görüntüye, 29 yaşım itibariyle Afrika’da kavuşuyorum! :) İşte bu!
Derkennnnnn…
Eylül'ün Stockholm’deki Gana’lı arkadaşı Nadeede oralardan yetişti, SAKIN HA!
Örgü yaptırmanın bir bedeli varmış. Saçlarını kaybediyorsun.
2 yolu var;
Ya gerçek uzun saçını koruyacağın şekilde, kafa derine yapıştırarak, ince şeritler halinde örüyorlar; taktıkları yeni yapay örgü tanelerini de, gerçek saçının örgülerine kancayla dikiyorlar. Yani gerçek saçını onlarca farklı yerinden, farklı yönlere doğru çekiyorlar. Saç tamamen açıldığında perişan olmuş oluyor, her tarafı ayrı kırık ve cansız olduğundan, kestirmek zorunda kalıyorsun.
Ya da, saçını 2 cm kalacak kadar kısa kesiyorlar, örgüleri gerçek saçının ucuna takıyorlar. Böylece saçını baştan kaybetmiş oluyorsun, endişeleneceğin bir durum kalmıyor.
Olay burada bitmiyor. Örgüler gerçek saç’tan yapılmadığı için (bilmediğini tahmin ettiğim erkek arkadaşlarımla paylaşayım, gerçek saç –hele de uzun ise-, çok yüksek fiyatlara satılır) ağır. Kafa derini, gün boyunca çeşitli yerlerinden aşağıya doğru çeken bu yapay ek’ler, her gün ağrı yapıyor, sürekli ilaç içiyorsun.
Yıkamak da yasak. Saç gerçek değil ya, kurumuyor. Nem de çok yüksek olduğundan, bir iki güne kokmaya başlıyor. Bu yüzden kepek önleyici, saçını yağını alıcı bir tür kuru şampuan kullanılıyor. İşte o şampuanla ne kadar dayanabilirsen, o kadar süre kullanıyorsun rastalı/örgülü/burgulu. Genel kanıya göre ortalama kullanım süresi 1 ay. Ama bu süre içinde de son bir sınavdan geçiyorsun, kaşınmayacaksın. (Kaşınırsan örgü tel tel havalanmaya başlıyor, daha kısa sürede bozuluyor.) O haftalarca yıkanmayan kafa, kaşınıyor. Ve sen kaşıyamıyorsun. Çok mu bunaldın, vurabilirsin kafana. Sokaklarda, evlerde, dükkânlarda, kadınlar kafalarına vuruyorlar. Gerçekten :)
***
Ve böyleceeeee… “Rastalı Ben” de, yanıyor, bitiyor ve kül oluyor..

P.S. Deli mi bu insanlar, bu eziyete kim katlanır diyebilirsiniz. Basit. Saçları güzel değil…
Uzamıyor, seyrek, çok sert ve çok kıvırcık. Bob Marley’inki gibi uzadıkça gibi bonus’a dönse onun bir tarzı olur ama anladığım kadarıyla ona sahip olmak da şansa bağlı. Geri kalan herkesinki, tüy gibi karmakarışık, bir tarafa yatıştırmak için yağ sürülmüş, yağ parlağı saçlar. Alternatifi de.. Bol ağrılı, bol masraflı da olsa, güzel olmak. Tabii ki herkes güzel olmayı tercih ediyor.

Sevgiler,