19 Aralık 2011 Pazartesi

BUYUK ANNEM SIFACI IMIS, YAKMISLAR.

-       Benim de buyuk buyuk annem, sifacilik yaptigi icin koyunde “buyucu” olarak biliniyormus, gun gelmis yakmislar Norvec’te. Bunu Afrika’da herhangi birisine soyedigimi dusunsene, genlerinde tasiyordur der de, nerelere saklanacaklarini bilemezler benden :)

***
Bizden önce gelen gönllü arkadaşların görev süresi doldu, onları evlerine, İngiltere'ye yolcu ettik..
Dun tum esyalarini yukledikleri ve Akra’ya donus icin kiraladiklari aracin icinde birlikte geldik. Evi kapatip da arabaya binince ben de havaya girmisim bir an icin.. Kendim de donuyormusum gibi huzunleniverdim.
... Ama daha degil :) Benim hikayem suruyor. Onca soruna ragmen `hadi simdi eve donus vakti` deseler kursagimda kalirdi Afrika.

***
Benim Akra’ya gelme sebebim, annemle abimi karsilamak. Birkac gun Akra’da ve sahildeki birkac durakta gezecek olmamizin  heyecaniyla zaman gecirmeyi bilemedim bugun; bu aksami aksam ettim sormayin. Ucaklari 21.30 gibi inecek buranin saatiyle.

***
Dun aksam bu ekipten birinin, Kambocya’da gonullu calistigi donemden Norvec’li bir arkadasiyla bulusmak uzere yemege ciktik. Bu Norvec’li arkadas Mari, meger babasinin isi (diplomatmis) sebebiyle 6 aylikken Afrika’ya gelmis, Kenya'da buyumus, Norvec dili ile ayni anda konusmaya basladigi ilk kelimeleri, Kenya’da konusulan 200 yerel dil’den birisine ait olmus.. Daha sonra universite icin sanirim, ayrilmis buralardan ama ailesi Afrika’nin cesitli ulkerlerinde yasamaya devam etmis. Biz dun Mari ile birlikte annesi Margaret ile de tanistik. Oyle zevk aldim ki Margaret’in anlattiklarindan, anlatis biciminden, yargisizligindan ve burasi ile basa cikabilmis olmasindan... Rahat 65 yasinda gorunen bu kadinla sohpet etmekten öyle zevk aldım ki, sordukca sordum, daha da dinledim.
Margaret simdi Gana’dan toprak almis. Akra’ya yakin bir koyde kendine bir ev yaptirmis, kedisi kopegi ve evin calisanlari ile mutlu mesut bir hayat kurmus kendisine. Bunalinca Norvec’e gidiyormus (kendi ulkesinin yaz aylarina getiriyormus bu bunalma zamanlarini :) Avrupa’ya kis geldiginde ise Gana’ya ucuyormus. Bunca yil ulkenin disinda yasayinca, ne orali ne burali olduk artik diyor, duzenini ona gore kurmus.
***
-       Esra peki sen yemek yiyebiliyor musun Kumasi’de? Turk yemegi bulmak imkansiz olsa gerek?

-       E oyle, imkansiz :) Ama Lubnan restoranlari var yaygin. Yakin bir lezzet oldugu icin rahat ettim.

-       Aman Lubnan yemeginden ne olacak, duzgun meze filan yapabiliyorlar mi bari?

-       :)))) Yok, yapamiyorlar :))))

(Merak edenler icin, yok Turkiye’ye gelmemis, Turk mutfagini iyi taniyordu ama. Kafasinda bize dair  hic yargi olmayan bir Kuzey Avrupa’li... Mmmmmh, Margaret, senin oraya mi yerlessek biz :)

***
Diyalogun devami –artik biraz da geyik haline gelen- Afrika’da benim basima gelenler konusuna dayandi. Artik alistim, bizim arkadaşlara sorarsaniz bizim şirket beni buraya gonullu hizmet vermem icin degil, basima gonderilecek -her seferinde daha buyuk- musibetle nasil basa cikacagimi izlemek, degerlendirmek icin gondermis :)))) Margaret merak etti, kisaca anlattim, geldigimde proje yoktu, benden kendi projemi bulmami istediler, 4 tane proje sundum, karar vermeleri 100 yil surdu, o sirada bizim şirket devreye girdi olaya mudahale etti. Beni, varolmayan bir proje icin talep ettikleri ortaya cikinca yalan soyleyerek ustume geldiler, cok bunalttilar beni o siralar, sonra baska bir proje grubuna atandim, orada da su oldu bu oldu anlattim. Hayat sartlari, yasamanin zorlugu bir kenara ama bu is stresi beni cok zorladi deyince Margeret hic sasirmadi...
Dedi ki, Afrika halklari birbirlerinden cok da farkli olsalar, kendi aralarindaki benzerlikler, bizim onlarla benzerliklerimizden daha fazla. Haliyle pek cok ortak nokta sayabilirim, yalan soylemek de bunlarin basinda geliyor. Bizim, Bati dunyasinda, cocuklarimiza ogrettigimiz ilk sey `yalan soylememek` iken, tum Afrika’nin `aliskanliktan` surekli yalan soylemesi cok ilginc degil mi? dedi, guldu.
(Bu arada bu “bizim bati dunyasi” ifadesi hakkinda goruslerim var, daha sonra bir zaman paylasacagim. Bircok kisi ile konusurken “Ben batili degilim” demekten buyuk zevk aldigimi farkettim. Oyle ya, orta-dogulu/dogulu tarafimi da cok seviyorum ben. Onu da cumle icinde kullanmak istiyorum)
Yalan’dan acilinca, Afrika’lilarin kendileri arasinda ve beyazlarla kurduklari iliskilere geldi konu. Adi kadar emin oldugu baska bir sey vardi Margaret’in. Afrika’li birisine hicbir sekilde guvenmeyecekmissin, en ufak sozune bile. Cok ilginc degil mi, butun bir kitanin insanina nasil genellenir ki boyle bir sey?
Yarin yemege gelecegine dair sozlesir seninle, aksam 8’de bulusulacak diye anlasirsin, gelmez. Cunku konustugunuz anda ‘iyi vakit geciriyormussunuzdur, her sorunun cevabi evet’tir, dolayisiyla seninle plan yapmak normaldir. Sonra, ortadan kaybolur, dedi.:) O yuzden artik eve birilerini davet edeceginde ozel hazirlik yapmiyormus. Genel bir masaya, normalde yapacagindan az fazla birseyler koyuyormus, gelen olursa self servis diye yonlendiriyormus. :)

***
O sirada yemeklerden acildi mevzu. Fufu denediniz mi diye soruldu :) Iste benim konum :))) Masadaki herkesin yuzunu buzusturmesi ile birlkte ben, “e asinda guzel yemek vallahi, icinde antilop eti olunca baya lezzetli buldum ben” aciklamami yaptim. Sonra klasik devam cumlem, grasscutter da yedim! Masadan “yok artik” kahkahalari... Tadi nasildi sorulari.. Mari rica etti de konuyu kapattik:))))
Margaret diyor ki, ilk geldikleri yillarda kibarliktan bircok sey yemis, normalde adim atmayacagi ortamlara girmis. Artik hayir diyorum diyor. Bana sorarsaniz karsindakini net esit gormenin bir kaniti sayilabilir bu.. Ulkesine gittigin adamin yemegini “denemek” tamam da sevmedigin seyi zorla yutmaya calismak kibarlik midir? “Seni kabul ediyorum” demek midir? Konunun saygiyla alakasi var midir?
***
Sonra cografyanin ne kadar farkli oldugundan bahsettik biraz. Sinek bocek... Kucucuktum ilk geldigimde dedi. Kucagimda Mari, 6 aylik daha yurumeyi bilmiyor.. Tasinmisiz bir eve.. Her taraf bocek... Cantamdan filan cikiyorlar... Ilaclaya ilaclaya onlardan kurtulmam 6 ayimi aldi dedi. (Bu noktada bizim ev baya iyi bir noktada imis goruyorum ki) Bir de, (ilk gittikleri yer olan Kenya’da) kucuk bir kasabada mi kalmislar ilk zaman, oyle birsey.. tuvalet sorun, su sorun, banyo sorun... 1 sene agladim dedi.
***
Simdi artik iyice taniyorum buralari, kime karsi nasil davranacagimi, neyle nasil basa cikacagimi biliyorum, o yuzden rahat ve mutluyum dedi. Afrika dozum fazla geldiginde Norvec’e donuyorum ama her dondugumde ulkeme dair kutlayacak degil, elestirecek daha fazla sey buluyorum dedi. Sokaga cikiyorsun, asik suratli kuzey avrupa insani.. Kimse kimsenin yuzune bakmaz, merhaba demez, basi sikissa yardim etmez. Stresli ve mutsuzdur. Karsilastirmak degil ama Afrika insaninin sicacik gulumsemesi hic biryerde yok diye anlatti.
***
Son konumuz en bombasi idi. Buyuculer!
Once ben anlattim fetis rahip gormeye gittim, sunu dediler bunu gordum, olan biten vs. O sirada anlatmaya basladi. Buyu dedigin seyin beyaz’i ve kara’si var, Afrika’ya dair hic konusulmayan birsey varsa o da bu buyu mevzusu. Senin pesine dustugun fetis rahip’ler dini otorite sayilan kisiler, daha ziyade beyaz buyuler yapiyorlar. Zararli algilanmiyorlar ama bir de insanlara zarar vermek icin yapilanlar var...
Cesitli olaylar anlatti, Afrika’nin farkli ulkelerinden... Guney Afrika, Gana, Nijerya, Botswana, Etyopya, Kenya benim hatirladiklarim. Etyopya’da iken ornegin, gazetelere gundem olan bir mevzu varmis, hamile bir kadin, hamile kalmaya calisan ama kalamayan bir kadinla tanisiyor, kisa bir sure sonra bebegini kaybediyor. Eszamanli olarak diger kadin hamile kaliyor. Bebegini dusuren, digerine dava aciyor “buyu ile bebegimi caldi” diye. Konu ciddiye alinmis, mahkeme devam ediyorms ki Margaret ve esi ulkeden ayrilmislar. Koylerde ozellikle cok yaygindir dedi. Genellikle kiskancliktan cikar, birileri digerlerine buyu yapar, yapmaya calisir, yapmaktan bahsedermis. Kuvvetle inandiklari sey su imis. Buyuye inanmayan birisi isen buyu sende ise yaramazmis, bu yuzden Avrupali’lara birsey olmuyormus (biliyorsunuz dunyada bir Afrika’lilar, bir Avrupa’lilar var :)  ama Afrika’lilar annelerinden emdikleri sut ile ayni anda bu gundeme dustuklerinden buyuye inanmamak sanslarini bastan yitirmis oluyorlarmis. Surekli, yasamin her gunu boyunca buyuden korunmaya calismak... Vallahi karisik isler, korkarim ben bu mevzulardan. Togo ve Benin’de cok yaygin oldugunu duymustum. Woodoo buyu marketler, kilitlenmeden birakilan ev ve dukkanlar gibi (her yer buyulu diye cesaret edemezmis kimse calmaya :) ama Margaret’in dedigine gore Afrika'nin genelinde varmis.
Fetis metis, 6. his, Afrika inancinin detayi gibi seyler konusuldukca samanizm acildi. Bizim Turk soyunun temeli Orta Asya’dan geliyor, atalarimin Muslumanlik’tan once inandigi din samanizm oldugu icin hep ilgimi cekmistir, son donemde fetis rahiplerle beraber onlari da arastirdim dedim. Bomba soru geldi. Muslumansiniz ya siz, samanlik tabu sayilmiyor mu? Soruyu anlamadim once.. Dedi ki, benim atalarim kuzey spirituel inancina (Nordic Paganism – Norse Mythology) sahipmis hristiyanligi kabul etmeden once. Hristiyanlikla beraber halkin arasinda “sifaci” kabul edilen bu kimseler “cadi” diye yakilmis, seytan sayilmis. Bizde hala rahatsiz olunan, pek de konusulmayan birseydir.. Bu arada, bir sekilde buyuk buyuk buyuk annesinin “sifaci” oldugunu, orta cagda yakilarak olduruldugunu paylasti. Insan boyle bir seyi nasil bilir ki..?
Buyu’nun Afrka’nin gundelik yasantiya paralel, surekli bir korku yarattigi dusunuldugunde, gereksiz yere ustume ok cekmek istemedim, buradaki kimseye soylemedim dedi.
***
Ne guzel aksamdi.. Yine olsa, o anlatsa ben dinlesem.
Simdilik bu kadar, havaalanina gidiyorum! :)


P.S. Ingilizce klavye karakterli Turkce yazim icin uzgunum, otel bilgisayarinda yazdim bu seferki post’u!

Sevgiler,

Esra